28 Nisan 2011


kafam o kadar güzel ki, 
yuvarlanıyorum, yuvarlanıyorum, yuvarlanıyorum.
bir cümle duyuyorum, ona tutunuyorum.
sonra tekrar yuvarlanıyorum.
saatler sürüyor sanıyorum, ama bir an sadece.
kelimeleri ağzımda yuvarlıyorum.
yıllar kadar zamanımız var sanıyorum, 
ama bir an sadece.
sen konuşuyorsun, ben yuvarlanıyorum.
sen konuşuyorsun, ben yuvarlanıyorum.

15 Nisan 2011

beni ne yollar ne kara dağlar,
öldürse öldürse yüksek lisanslar öldürür.
bu da bu geceki ikiliğim,
selamet dilerim.

03 Nisan 2011

Ahmak ıslatan zamanı şimdi. Gökgürültüsüyle sarsılarak boşalıyor yağmur. Dışarı çıkıp sırılsıklam olmalıyım. Saçlarım yağmur suyuyla yıkanmalı, zira kuruyunca dalgaları çok güzel oluyor.
 
İnsanlar durmadan konuşuyorlar. Anlatacak ne çok şeyleri var; ne kadar çok ve ne kadar boş. Bütün o konuşmalar, hareket eden bütün o çeneler, ses tellerinin lanet yetenekleriyle sese dönüşen bütün o gereksiz kelimeler... hepsi beynimi çürütüyor. Bazen bir sağır gibi baktığım oluyor etrafıma, alık gibi bakıp sadece kafa sallıyorum. Anlamsız geliyor bütün o dertler. Bir ahmak ıslatan kadar manaları yok.
 
Oysa yaptığın eylemin aksine bir tek sen konuşmalısın. Olmayan şeylerden bahsetmelisin bana. Konuşarak beynimi sikmeli, ahmaklığımı ıslatmalısın. Islatmalısın ki varlığının bir anlamı olsun.