Haftasonu için eve gidiyordum. benden daha ağır olan bavulumla otobüsten zor bela indim.eve gitmek için bi sahanın yanından geçiyorum her zaman. basketbol sahası, etrafı tellerle çevrili. sahadan biraz daha yüksekte de banklar var. biz gençkene orlarda otururduk hep. hem de hergün. orda içerdik, orda batak oynardık, orda gülerdik, orda ağlardık... manevi anlamı fazla olan bi yer bizim için orası.
Neyse işte, cuma günü ordan geçiyorum bi de ne göreyim, o banklar var ya onları kaldırmışlar. altındaki betonu bile sökmüşler. öyle dikildim, bakakaldım oraya bi 5 dakika. aklımdan neler geçiyor. flashback yaşadım. ergenliğe girdiğimizde evin önündeki parktan oraya transfer olmuştuk. artık yakantop, saklambaç oynama devri bitmiş, oturup sohbet edeceğimiz, asiliğimize dem vuracağımız, annemizden babamızdan yakınacağımız, dünyanın en sorunlu varlıkları gibi davranacağımız yeni bir dönem başlamıştı. ve evet, biz bu dönemi doyasıya yaşadık. doyasıya yaşadığımız için de orayı öyle yıkık görünce çok üzüldüm, sanki o dönem ellerimden kayıp gitti. lan ben ilk sevgilimle orda oturmuştum. ikinci sevgilimle de... dur lan, üçüncüyle de =) ilk sevgilimle orda ayrılmıştım. orada isyanlar etmiştik bu "lanet, boktan" hayata Dif ile. hatta ilk defa orada yürüyemecek kadar sarhoş olmuştum, Dif de.
Bunlar geçerken gözümün önünden lanet bir yağmur damlasıyla şimdiki zamana geri geldim. (yağmuru hiç sevmem ben. sulu şakaları da, havuzda,denizde,karada,havada farketmez. karı da sevmem.) betonların söküldüğü yere doğru yürüdüm. eskiden beton olan yer dikdörtgen şeklinde toprak, etrafı çim. o toprağa oturdum, daha ıslanmamıştı toprak. sonra düşündüm:
"bayan kuaförü olan erkekler şanslı la. karılarını aldatırlarsa, kadın bunu geç anlar. saçtı, tüydü, parfümdü bakımından. vay aq..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder