21 Mayıs 2011

diyeceklerim var #1

Farkettim ki ben bu blog işini fazla ciddiye almaya başlamışım. Biraz ara vereyim dedim. Azcık saçmalayayım, içimi dökeyim dedim. Kötü mü demişim? Hayır, bence az bile demişim; ama yine de adam olana yetecek seviyede.

Neyse, demem o ki, hayat akmıyor sayın seyirciler. Hayat durdu, ben tıkandım, hepimiz şaşkınız. "Bütün köprüleri yakmak" eylemine karşı içimde durdurulamaz bir istek var. Bu isteği bastırdıkça "sağa sola saldırmak" eylemine karşı koyamıyorum, elimde değil yapamıyorum. Benim etkim olmadan her şeyin yıkılmasını istiyorum ki sonrasında kendime lanetler yağdırmamayım. Her şey kendi kendine yıkılsın ve ben baştan başlayayım, bu sefer daha güzelini yapayım. Ama bu hakkımı bir kere kullandım sanırım, o yüzden de hiçbir şey yıkılmamakta ısrar ediyor. Onlarınki inatsa benimki de inat. Ben de yıkmaya teşebbüste hiçbir şey yapmamakta ısrarcıyım, hayıflanıp durmaktan başka.

Hayıflanmak demişken, son günlerde para üstlerini çok düşünür oldum. Sanki bugüne kadar hiç yanlış para üstü almamışım gibi geliyor bana. Tabi bunun olasılığı oldukça az, zira o kadar çok para alış verişi var ki hayatımızın ortasında. Allahtan kredi kartı çıktı da rahat bir nefes aldık hepimiz. Yoksa kafayı yememek elde değildi. Neyse, konu bu değildi. Konu şuydu; ya bir gün bir yerde yanlış para üstü aldıysak? Yani bilmiyoruz bile bunu, "ya aldıysak" diyoruz. Olasılığın kocamanlığını görebiliyor musun? Yani demem o ki, hayatım başıma yıkılsa yeri.

Mesela neden her şeyi bırakıp da uyduruk bir eve taşınıp, uyduruk bir iş bulup, sonra o uyduruk işten ayrılıp başka bir uyduruk iş bulup uydurukça yaşayamıyorum? Neden dinlenemiyorum? Neden koşturuyorum? Nereye yetişeceğim? Tabakhaneye olabilir mi? Hani diyoruz ya "boş zamanım yok" diye, ben bunu gerçekten inanarak söylüyorum. Zamanım yok. Çünkü zaman benim değil; başka şeylerin, başka insanların. Zamanıma sahip değilim. Giden benim hayatım oysa ki. İşte bundandır asiliğim, bundandır suratsızlığım. Kimse benden mutlu olmamı beklemesin rica ederim. Yani aslında bugün, dünyanın son günü bir grup Hristiyana göre. Dini kafasında bitirmiş bir insan olarak korkuyorum bu haberlerden elimde olmadan. Olduramıyorum, çünkü hayatını, kendinin olduramamış bir insanım. Yani bundandır uzun yaşama isteğim, belki bir gün başarırım bunu diye. Oksijeninizi tükettiğimin farkındayım, ama umurumda değil bu durum; zira bencil bir insanım.Yani en kısa zamanda göğü kafama yıkılmış görmek istiyorum.

Gök demişken, bok yemişim.



05 Mayıs 2011



Sen ve ben kafa güzeliydik. Ritmimiz biraz Fiona Apple'dı, biraz neydi bilemiyorum. Bilememek bazen güzel şeydi. Mesela odaya zorla giren ışığın tenine neden kaynadığını ve bana nasıl bu kadar güzel yansıdığını bilemiyordum. Ya da bir kafede otururken batan gün ışığı nasıl oluyordu da hep senin gözlerinle birleşebiliyordu.

Hazır üstümdeyken sorayım dedim "ışığınla nefesimi nasıl kesiyorsun?"  Konu sensen ve nefes benimse, ışık mühimdi. Pek anlamadın sorumu, yine de gereksiz bir gururla donandın. Aptal bakışların madalya alacak bir şövalye gibi yavaş yavaş kıvanç kıyafetlerini giyerken, arda kalan son ışıklarla doyuruyordum gözlerimi, bir yandan da "bilmesem iyiydi" diye düşünüyordum.

Hazır üstündeyken sorayım dedin galiba "aşık olduğun adamla sevişmek başka oluyor değil mi?" Gözlerimdeki şaşkınlığı ilerleyen zamanlarda başka kimsede göremedim. Evet, şaşkınlığımı gördüm; zira hemen yanı başımızda vücut bulmuştu kendisi, çipil çipil gözleriyle bize bakıyordu. Bir sonraki safhaya geçmeden yapılması gereken birleşilen bedenden yavaşça ayrılıp, sessiz sedasız olay mahallini terketmekti, ama bize öğretilmişti bir kere başlanılan işin bitirilmesi. Artık işten başka bir şey değildi bu ve ben kalkıp gitmek yerine ağız kuruluğunu hissetmeyi tercih ediyordum.

Sen altımda değişirken bedenimdeki hormonlar kendilerini geri çekiyordu. Senin vücudundaysa bambaşka hormonlar bedenini ele geçirmek üzere işgal ordularına "ileri!" emrini vermişti. Gözlerin kurbağa gözü, ağzın sırtlan ağzı oluveriyordu; hormonların baya hızlı çalışıyordu. 

Gözlerimi kapattım, ne senin yaratıklaşan sıfatınla ne de benim çipil çipil şaşkınlığımla burun buruna gelmek istemiyordum daha fazla. Kapanan gözlerimin sana bir faydası oldu, lakin bana hiçbir yararı dokunmadı. Hiçbir şey ağzımın tekrar ıslanmasını sağlamıyordu. Yosun tutan ellerinle bana dokunuyordun ve ben bu anın bitmesi için içimden dualar uyduruyordum.

Ritmimiz Britney Spears'a döndüğünde gözlerimi karanlık odaya açtım. İşimiz bitmişti artık. Gözlerim karanlığa alışmaya çalışırken, kulaklarım da hırıltılarına alışmak için elinden geleni yapıyordu. Sigara uzattığında almamazlık edemedim. Yarı çürümüş, kurtlanmış, yarı hayvanlaşan bedeninle yanımda sigarandan nefesler alıyordun. Midemin bulanma katsayısı zamanla doğru orantılı olarak artıyordu. Sen, genetik bir bozukluktun ve artık sigaramı üstüne söndürmekten başka yapacak bir şeyim yoktu senin için.



fotoğraf